Kendin Olma Cesareti – Ruhan MARAL
Aslında istemediğiniz halde, sırf başkası istedi diye yaptığınız şeyler oldu mu?
Birisi ile konuşmak istemediğiniz durumda, mazeret bulmak zorunda hissetmeden o an konuşmak istemediğinizi rahatlıkla söyleyebiliyor musunuz?
Yöneticilerinizden farklı düşündüğünüzde bunu ifade edebiliyor musunuz?
Kendinizi başkalarının dağıttıklarını toplarken veya başkalarının bozduklarını düzeltirken buluyor musunuz?
Daha iyisini hak ettiğinize inanmanıza rağmen, olana veya hak ettiğinizden daha azına razı oluyor musunuz?
Birisi size kötü davrandığında bunu karşı tarafa söyleyebiliyor musunuz?
Size kötü davranıldığında yetkili biri- si ile görüşmekten çekiniyor musunuz?
Toplantılarda/sosyal bir ortamda yanlış anlaşılırım veya küçük düşerim korkusuyla fikrinizi kendinize saklıyor musunuz?
Çok özür diler misiniz?
Oradan uzaklaşmak istediğiniz halde, sırf ayıp olmasın diye uzun uzun orada kalmaya devam ettiğiniz oldu mu?
Çok istediğiniz halde alamadığınız bir şey, gitmediğiniz bir tatil veya seyahat, menüde vazgeçtiğiniz bir yemek oldu mu?
“ELALEM NE DER?” diye düşünür müsünüz?
Yukarıdaki sorulara verdiğiniz cevaplar şayet hoşunuza gitmediyse, bir şeyleri yeniden değerlendirme zamanımız gelmiş demektir. Bizi güvende tutmaya odaklanmış egomuz, hoşumuza gitmeyen cevapları açıklarken “ama” diye başlayan cümleler kuruyorsa bilin ki mazeretleriniz hoşunuza gitmeyen ve yüzleşmekten çekindiğiniz gerçekliği kamufle etmeye çalışıyor. Yani “kendimiz olma” konusunda çanlar bizim için çalıyor.
Yaptığım kariyer danışmanlığı ve profesyonel koçluk görüşmelerinde, değersizlik duygusu ve bu duygunun oluşturduğu iç sesler nedeniyle, yaşanmayan ve kendini sabote eden, potansiyeline sırtını dönen hayatlara sıklıkla şahit oluyorum. Kendi olma cesaretini gösteremeyen ve başkasının biçtiği değer ölçüsünde yaşamaya razı olan hayatlar…
Havacılıkta temel bir kural vardır. Şayet nerede olduğuna dair şüphen varsa önce kaybolduğunu kabul et ve irtifa alarak yüksel. Ancak o zaman nerede olduğunu ve nereye doğru uçman gerektiğini anlayabilirsin. O yüzden bazı soruları bu kez biz kendimize soralım;
Şu an neredeyim?
Bundan beş yıl sonra nerede olmak istiyorum?
Şu an yaptıklarım beş yıl sonraki BEN’e ulaşmama hizmet ediyor mu?
“Nerede olduğumuzu ve nereye gitmek istediğimizi tespit ettikten sonra, zorlu bir direniş başlıyor. Ego yani sabotör içses bizi konfor alanımızda tutmak için bin bir bahaneler üretmeye başlıyor. Ve unutmamak gerekir ki, kaybedenlerin hep bir bahanesi vardır”
Hayalimdeki amacıma ulaşmam için neyi farklı yapmam gerekiyor?
Kendin olma yolculuğunun birinci aşaması kendimize karşı dürüst olmaktan geçiyor. Kendimize karşı dürüst olmak, aynı zamanda içsel yolculuğumuzun giriş kapısıdır. Kim olduğumuzu dürüstçe tespit etmekle ve sonrasında yeteneklerimizi, isteklerimiz ve hayallerimiz ile buluşturmakla giriş kapısının tokmağını usulca, bazen de sertçe vurmuş oluyoruz.
Nerede olduğumuzu ve nereye gitmek istediğimizi tespit ettikten sonra, zorlu bir direniş başlıyor. Ego yani sabotör içses bizi konfor alanımızda tutmak için bin bir bahaneler üretmeye başlıyor. Ve unutmamak gerekir ki, kaybedenlerin hep bir bahanesi vardır. Kendin olmak ve isteklerimize doğru harekete geçmek bir terazinin denge savaşı gibidir. İsteklerimiz bir kefede, bunun için ödememiz gereken bedeller ise diğer kefededir. Ne zaman ki istek ağırlığımız ve seviyemiz ödememiz gereken bedellerden daha ağır basmaya başlar işte o an kaderin çalışmaya başladığı andır.
Güçlü nedenlerimiz ve bunun karşısında bizi yolumuzdan alıkoyan mazeretlerimizin savaşında, sahip olduğumuz değerlerimiz bir diğer belirleyici unsura dönüşüyor. Bizi harekete geçiren nedenlerimiz ve onurlandıracağımız yaşam değerlerimiz en güçlü müttefiklerimiz olacaktır.
O yüzden ilk baştaki sorularımıza dönelim ve kendimize bir kez daha soralım; hangi değerlerim baskılanıyor? Kendim olma yolculuğumda hangi değerlerimi onurlandıracağım?
Deepak Chopra diyor ki; “Her insan bu dünyaya eşsiz yeteneklerle gönderilmiştir. Ve belki de hayatın anlam ve amacı bu eşsiz yeteneğimizi keşfedip bunu diğer insanların faydasına sunmaktır.”
Kendimiz olma yolculuğumuzda yaşayacağımız dönüşümde “Sen bu aralar çok değiştin” şeklinde gelen eleştiriler sonucunda en büyük korkumuz ve bariyerimiz olan “El alem ne der?” korkusundan kurtulmak oldukça zor bir süreçtir. Ve “el alem ne der ? ” hapishanesinden çıkış için “kim ne derse desin” anahtarını kullanmak gerekiyor.
E.E. Cumming’in şu sözleri ile kendi olma yolculuğunu belki de en güzel tarif eden sözdür;
“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle çalışan şu dünyada kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez!”
“Tanrı, çatlama cesareti gösteren her tohumda, gördüğünün ötesini hissetmek için acıyı göze alan her ruhta, deneme cesaretini gösteren her düşüncede var olur. Korkusuzca ve doğallıkla kendini deneyimler.” Azra Kohen
Kimisi sadece “var”dı, kimisi ise kendisi olma cesaretini göstermiş ve YAŞAMAYA başlamıştı…
El alem ne derse desin, kendisini bulma ve olma savaşını başlatanlara…