Cumhuriyet Hikayesinde Devrim: Meşe Ve Feminist
YAĞMUR DİLARA BENLİ/ Eğitimci-Yazar
Memduh Şevket Esendal, Cumhuriyet hikayesinde öncü olmuş ve herkes tarafından sevilen eserler ortaya çıkarmıştır. Hikayemizin olay hikayeciliğinden nasıl bu noktaya geldiğini anlayabilmek için öncelikle Memduh Şevket Esendal’ın hayatını ve edebi kişiliğini daha sonra da “Feminist” adlı hikayesini incelemeye çalışacağım.
Memduh Şevket Esendal’ın Hayatı
Memduh Şevket Esendal, 29 Mart 1883’te Tekirdağ’da dünyaya gelmiştir. Asıl adı Mustafa Memduh olmasına rağmen o herkesin kendi ismini seçmesi gerektiği düşüncesiyle bu ismi kullanmaz ve babasının adını alarak Memduh Şevket ismini kullanır. (Özer,3)
Mülkiye Mektebi’ni ikinci sınıfına kadar okumuş olmasıyla birlikte düzenli bir eğitim hayatı olmamış, girdiği okulların hiçbirisini bitirememiş ve diploma alamamıştır. 1906 yılında gizli faaliyet gösteren İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girmiş böylece siyasi hayata ilk adımını atmıştır. Siyaset hayatı onun için her şeyin üzerinde olmuştur. Müfettiş olarak Anadolu’yu ve Trakya’yı dolaşmış böylece Anadolu insanını yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Esendal bu sırada “Mesleki Temsil” yöntemi olarak bilinen bir seçim dizgesinin kuramcılarından olur ve bu görüşleri TBMM’de taraftar bulur. (Özer, 8) Esendal’ın 1924 yılında arkadaşlarıyla çıkardığı Meslek Gazetesi’nin adı da bu fikre dayalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yurtdışına gönderdiği ilk resmi elçi olarak Azerbaycan Bakü temsilciliğini Memduh Şevket Esendal yapmıştır. Bu görevi onun sanat hayatının dönüm noktası olmuştur. Siyaset ve yazılarıyla geçen hayatı, 16 Mayıs 1952 yılında Ankara’da son bulmuştur.
Memduh Şevket Esendal’ın Edebi Kişiliği
Memduh Şevket’in Azerbaycan Bakü temsilciliğine gitmesi onun sadece siyasi ve bürokratik değil yazar kimliği için de etkili olmuştur. Burada Rus kültür ve edebiyatını yakından tanıma imkânı bulmuştur. Rus edebiyatının önemli ismi olan Anton Çehov ile de bu görev sırasında karşılaşmış ve hikayecilik anlayışı tamamen değişmiştir.
Türk edebiyatında hikâye geleneği “olay hikayesi” yani Moupassant tarzı hikâye anlayışına dayalıydı. Olay hikayelerinin en iyi temsilcisi ise bizim Milli Edebiyat dönemi içinde ele aldığımız Ömer Seyfettin’dir. Meşe ile Türk hikayeciliği Çehov etkisiyle olay hikayesinden durum hikayesine geçmiştir. Memduh Şevket ile Sait Faik bu türün Türk edebiyatındaki önemli temsilcilerinden olmuşlardır. Aydın’ın “Memduh Şevket Esendal Öykülerinin Değer Aktarımı Açısından İncelenmesi” adlı makalesine göre, bu öyle bir etkidir ki artık Çehov’un etkisi ile artık onun öykü dünyasını Çehov’dan önce ve Çehov’dan sonra olarak sınıflandırmak mümkündür.
Esendal’ın Miras ve Ayaşlı ve Kiracı romanlarına rağmen asıl ününü hikayeleriyle kazanmıştır. Eserlerinde kullandığı dilin sade, anlaşılabilir olduğu ve Türkçe kelimeleri kullanmaya çalıştığı görülür. Birden çok imza kullandığı görülmekle birlikte içlerinden en dikkatimi çeken “Meşe” olmuştur. Siyasetçi, bürokrat, öğretmen ve ressam olan Esendal çok yönlü ve renkli bir kişiliktir. (Özer, 12) Bu renkli kişiliği onun eserlerinde de görmek mümkündür.
Meşe’nin hikayelerinde toplumun her kesiminden insanı görmek mümkündür. Siyasi kimliği sonucunda gezip gördüğü Anadolu ve insanını hikayelerine konu etmiştir. Zengin şahıs kadrosundaki tipleri, geniş bir sosyal yelpazede ele almıştır. (Asma, 164) Daha önce de belirttiğim gibi Meşe, Çehov tarzı hikâye anlayışını benimsemiştir. Bu sebeple teknik düzeyde Çehov etkisi hikayelerinde görülmektedir. Diyaloglardan oluşan hikayeleri sanki günlük hayattan alınmış kesitler gibidir. Okuyanlarda gerçeklik algısı uyandırmakla birlikte diyalogların ve kişilerin gerçek hayatta devam ettiği sezdirilmektedir. Teknik açıdan Çehov’un hikaye yapısını benimseyen Meşe, Çiğdem Özer’in “Edebiyat Sosyolojisi Açısından Memduh Şevket Esendal’ın Hikayelerinde Toplumsal Meseleler” adlı tezinde hikayeleri ele alış yöntemiyle Çehov’dan ayrılmaktadır. Özer’e göre Çehov, hep eksiklikleri kusurları gören kötücül bakış açısı kullanırken Meşe; iyi ve sevecen bakış açısıyla kişiliğine uygun bir şekilde mizahı da kullanarak hikayelerini yazmıştır. Bu sebeple teknik düzeyde Çehov hikayeciliğini benimsemiştir demek doğru olacaktır.
Hikayelerini sade bir dille yazar. Şahıs kadrosunu halkın her sınıfındaki insanlara yer vererek seçer. Nazım Elmas’ın “Memduh Şevket Esendal’ın Hikayelerindeki Tasvirlerde Anlatıcıların Durumu ve Konumu” makalesinde belirtiği üzere çoğu zaman ironik bir anlatımla eserlerini yazar. İroninin içine de mutlaka sosyal bir eleştiri yerleştirir. Diyaloglar halinde yazılan hikayelerinde giriş, gelişme ve sonuç yoktur. (Aydın, 263) Sonucun olmaması yukarıda belirttiğim gibi “hayatın bir anından kesit” olması sebebiyle de ilişkilendirilebilir. Sonucu okuyanların hayal gücüne bıraktığını söylemek mümkündür.
İdeolojik hiçbir görüş barındırmayan eserlerinde asıl amacı toplumsal meseleleri, aksaklıkları ele almak ve eleştirmektir. Edebiyatı topluma hizmet amacıyla ele almıştır. (Özer, 19) Toplumsal meselelere kendince çözümler üretir. Halkın bu şekilde aydınlanacağı ve eğitileceğine inanmıştır. Güçlü gözlemciliği ile toplum yaşayışındaki aksaklıkları ele alır ve kadın haklarından çocuklara, yeni kurulan Türkiye ve Anadolu’daki sorunlara kadar hikayelerinde geniş bir konu çeşitliliği sağladığı görülür. (Önertoy, 143)
Esendal, basit bir Çehov taklitçisi değildir; Çehov’un Rus edebiyatı ve toplumu için yaptığını o Türk edebiyatı ve toplumu için yaparak Türk hikayeciliğine yeni bir tarz ve soluk kazandırmıştır. (Asma, 168)
“Feminist” Hikayesi İncelemesi
Hikâye, Meşe’nin 1965 basımı Temiz Sevgiler adlı kitabında yer alsa da “Feminist” 1940’lı yıllarda yazılmıştır. İstatistik müdürü olan Salim Bey’in memurlardan duyduğu “feminist” kelimesini merak etmesi ile olay başlıyor. Memurlardan birinin “Ben feministim, feminist…” söylemi Salim Bey’i meraka sürüklüyor ve önce toplumun bilgili olan kesimine “feminist ne demek?” sorusunu yöneltiyor ancak hiç kimseden doğru cevabı alamadığı gibi laf oyunlarına maruz kalıyor. Bir Fransızca hocası olan Cemil Bey’e de bu soru yöneltiliyor ve o da bu kelimeyi açıklayacak Türkçe bir kelime olmadığını, bu sözü karşılayamayacağını söyleyerek dilin yetersiz olduğunu söylüyor. Salim Bey, elbet bu kelimeyi bilen biri çıkar diyerek önüne gelene bu kelimeyi sormaya başlıyor ancak asla doğru bir yanıt alamıyor. Hikâye bu şekilde sonlanıyor.
Biçimsel olarak baktığımızda diyaloglarla kurulmuş ve sade bir dille yazılmış anlaşılabilirlik ilkesine cevap veren bir hikâye ile karşılaşıyoruz. Hikâye karakterlerinin toplumun eğitimli insanlarına yer verilecek şekilde seçildiği görülmektedir. İstatistik müdürü, vilayet memurları, mektep hocası, Fransızca hocası, kalem müdürü gibi belli görevlere sahip insanlara sorduğu görülür. Hikâyenin giriş, gelişme ve sonucu olmaması bununla birlikte realist bir bakış açısıyla tasvirler yaptığı görülür. Çehov tarzı ya da durum hikayeciliğinin örneği olarak değerlendirilmelidir. Sanki Salim Bey’in günlerinin bir bölümünde gelişen olaylar anlatılmaktadır.
Bu hikâyede sonuç okurun sezgisine bırakılmıştır. (Aydın, 273) Toplumdaki aksaklıkları eleştiren Esendal, bu hikâyede kültürel donanımdan yoksun memurlara karşı bir eleştiri içindedir. Sorusuna verilen her cevabın laf kalabalığından ibaret olduğu ancak dilin içine giren bu yabancı kelimenin herkes tarafından kullanılmasına rağmen kimsenin anlamını bilmemesine dikkat çekilir. Gerçekten de sorduğu kimse “Feminist” ne demek bilmemektedir.
Konudan sapmadan kısaca feminizm ve feminist ne demek açıklamak istiyorum. Feminizm; içinde kadınların özgürleşmesi, baskı altında tutulmalarının engellenmesi, haklarının meşrulaştırılması, kamusal veya özel alanlarındaki eylemlerinde ve faaliyetlerinde eşit haklara sahip olma durumunu taşıyan bir yaklaşımdır. Feminizm, kadın-erkek ayrımcılığına karşı durarak cinsler arasındaki her türlü eşitliği savunmaktadır. (Taş, 165) Feminist ise tüm bu düşünceleri onaylayan ve savunan kişiyi temsil eder ve sadece kadınlara özel değildir, erkekler de feminist olabilirler.
Esendal, “Feminist” ile okuyucuyu mizah ile eğlendirerek, sarsmadan Çehov’un kötücül bakış açılı tarzından uzak bir şekilde toplumu eleştirir. Salim Bey’in soru sorduğu insanların mesleki donanımlarını, eğitimlerini ve kültürlerini eleştirmektedir. Toplumun yabancı dilden gelen kelimeleri bilmeden kullanmalarına mizah ile yumuşatarak bir eleştiri yapar.
Müge Göncü’nün “Esendal’ın İronik Dili” adlı makalesine göre Cemil Bey’in dil ile ilgili eleştirisinin asıl amacı bilgisizliğini örtmektir. Suçu dil üzerine atarak dilin yetersiz kaldığını söylemeye çalışır. Açıklarını kapatmak için gereksiz bir sürü bilgi verir. Cemil Bey’in cevabı ile ironi sağlanmış olur. Toplumun içinde bulunduğu hal ironiktir.
1940’lı yıllardaki toplumun aksak yönüne yapılmış bir eleştiri görüyoruz. Esendal, sonucu okurun sezgisine bırakmıştır. Hikâyeye bakıldığında günlük bir olaydan kesit gibi görünen ve diyaloglarla devam ettirilen Çehov tarzı ya da Durum hikayesinin bir örneğidir, “Feminist”. Hikâyede verilmek istenen mesaj sarsıcı veya da kötücül ifadeler ile değil yumuşatılarak mizahi olarak güçlendirilerek verilmiştir. Toplumun belli bir kesiminden olan memurların, hocaların bilmedikleri yabancı dilden gelen bir kelimeyi kullanarak hava atmaya çalıştıkları görülür. Bilmediklerini itiraf etmezler ancak bilgisizliklerini örtmek için laf kalabalığı yaparlar. Kültürel anlamda eksik olan memurların anlamını bilmeden kullandıkları kelimeler “Feminist ne demek?” diye soran Salim Bey ile vurgulanmıştır.
Sonuç
Memduh Şevket Esendal, bürokratik görevi için gittiği Bakü’de Rus edebiyatının en önemli isimlerinden olan Çehov ile tanışmış ve sanat anlayışı değişmiştir. Onun sayesinde Cumhuriyet Dönemi Türk Hikayeciliği, olay hikayeciliğinden durum hikayeciliğine geçmiştir. Durum hikayeciliği, diyaloglar ve günlük yaşamdan kesitler ile ele alınan dolayısıyla giriş, gelişme ve sonucu olmayan hikayelerdir. Esendal, güçlü gözlem ve tasvirlerini yalın bir dil ile anlaşılabilir kılarak mizah ile birleştirerek durum hikayeciliğinin öncüsü olmuştur. Çehov’un Rus edebiyatı için yaptığını o da Türk edebiyatı için yapmıştır.
“Feminist” hikayesi asıl olarak bir toplum eleştirisidir. Eleştiri yapılırken samimi bir dil kullanılmış gülünç yanları ön plana alınmıştır. 1940’lı yıllarda yazılan hikâyede toplumun eğitimli kişilerinin kültürel donanımdan yoksun olmalarına yapılan bir eleştiri görülür. Memurlar, müdürler, hocalar ya da herhangi bir insan tarafından yabancı dilden bir kelimenin anlamını bilmeden kullanılması eleştirilmiştir. Türk hikayeciliğini değiştiren Meşe, toplumun aksaklıklarını eleştirirken “Feminist” ile mizahı kullanarak anlamını bilmeden kullanılan yabancı kelimelerin kullanımının yanlış olduğunu göstermiştir.
Kaynakça
Asma, Beyhan. “Çehov ve Memduh Şevket Esendal’ın Hikayelerinde Çocuk”. Journal of Life
Sciences. 1 (2012): 159-168.
Aydın, İlker. “Memduh Şevket Esendal’ın Öykülerinin Değer Aktarımı Açısından
İncelenmesi”. Uluslararası Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi. 7/1 (2018): 254-275
Göncü, Müge. “Esendal’ın İronik Dili”. Türk Dili. 767 (Aralık 2015): 309-317.
Elmas, Nazım. “Memduh Şevket Esendal’ın Hikayelerindeki Tasvirlerde Anlatıcıların Durumu
Ve Konumu”. Turkish Studies. 5/4 (Sonbahar 2010): 1049-1062.
Önertoy, Olcay. Cumhuriyet Döneminde Öykü. Anadolu Üniversitesi.
Özer, Çiğdem. “Edebiyat Sosyolojisi Açısından Memduh Şevket Esendal’ın Hikayelerinde
Toplumsal Meseleler”. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Kültür Üniversitesi. 2019
Taş, Gün. “Feminizm Üzerine Genel Bir Değerlendirme: Kavramsal Analizi, Tarihsel Süreçleri
Ve Dönüşümleri”. The Academic Elegance. (2016): 163-175.