2.Sayı

Sorunlarla Başa Çıkmak -Süleyman BELEDİOĞLU

İnsanlar yaşantılarının eseri olan iç dünyalarındaki öfke, kin, nefret, tiksinti, aşağılık duygusu, özsaygı eksikliği, özgüven yetersizliği, suçluluk hissi ve eksiklik psikolojisi gibi düşüncelerini dışa vurmamak için bilinçaltında ve bilinç düzeyinde daima büyük bir mücadele içerisinde olurlar.

Freud’un “nevrotik kaygı” diye tanımladığı bu kabul edilemez, bilinçaltı duyguların, bilinç engelini aşarak bilinçlilik düzeyine ulaşması halinde kişi, en olmadık düşüncelere kapılarak bir duygulanım ve kaygı bozukluğu içerisine sürüklenebilmektedir.

Benliğimiz ise bu istenmeyen düşüncelere karşı çeşitli savunma ve kurtulma mekanizmaları geliştirmektedir

Benliğimiz karşı karşıya kaldığı sorunlara karşı bazen gözlerini kapatarak savunma mekanizmalarından bastırma yöntemine başvururken, bazen o sorunun fark edilmemesi için başka alanlara yönelerek herkesin dikkatini o alandaki başarılarına yöneltmek ister ve yüceltme yöntemini kullanır. Bazen sorunun yönünü değiştirir ve öfkesini başka şeylere yöneltir. Bazen inkâr yöntemine başvurarak sorunun ağır baskısından kurtulmaya çalışır. Bazen karşı tepki geliştirerek sorunun tam tersi bir durumun söz konusu olduğunu göstermeye çalışır. Bazen zorlanılan bir durumu akla uygun hale getirmeye çalışır. Bazen de yansıtma yaparak yaşanılan eksiklikleri ve sorunları başkasına yansıtırız.

Aslında savunma mekanizmaları bir sorun çözen değil,  o soruna rağmen şimdilik ayakta kalmamızı sağlayan bir yöntemdir.

Böyle durumlarda sorun yerli yerince durur, ancak kişi o sorunu o anlar için hissetmez.

Bu da savunma mekanizmalarının bizi ayakta tuttuğunu ama adım atmamızı ve ilerlememizi sağlayamadığını göstermektedir.

Ancak savunma mekanizmalarına ilişkin bunun tek bir istisnası vardır ki, o da yüceltme mekanizmasının kullanılması halinde soruna rağmen, sorunun karşısındaki başka bir alanda ciddi oranda bir ilerlemenin kaydedilmesidir.

Bireylerin işlevsellik ve çözüm kapasitesini yok eden bastırmanın aksine, yüceltme mekanizması kullanıldıkça kişi daha verimli ve başarılı hale gelir. Bu nedenle psikanalistler yüceltmeyi gerçek anlamda başarılı tek savunma mekanizması olarak kabul ederler.

Yüceltme yöntemini kullanmamız halinde benliğimiz soruna yol açan bilinçaltı

isteklerimizi (dürtülerimizi) toplumsal açıdan kabul edilebilir eylemlere yönlendirir. Örneğin, alt-benliğimizde bulunan saldırganca dürtülerimizi futbol, boks gibi sert spor dallarında başarılar elde ederek yok etmeye çalışırız.

Kısacası yüceltme mekanizması yani başka alanda başarılı olma güdülenmesi üretken ve verimli bir yöntemdir. Çünkü bu yöntem alt benliğin saldırganlığını zararsız bir şekilde dışa vurmasına izin verir. Böylece benlik bu dürtüleri geride tutmaya çalışarak enerjisini boş yere harcamamış olur (1). Örneğin çok sert ve agresif bir oyun stili olan futbolcu sevilir ve alkışlanır. Bu da kişiyi rahatlatır, ona enerji verir ve başarılı olmasını sağlar. İşte yüceltme böyle bir şeydir.

Çocuklar ergenlik dönemine girmeleri ile birlikte, kendilerine yönelik çok sayıda eksiklik bulurlar. Bu eksiklik duygularını bastırmak yerine, yüceltme mekanizması kullanmaları halinde hem başarılı olurlar hem de rahatlarlar.

Bu dönemde aileler, çocuklarının eksiklik duygusu ile öğrencilik başarısı dışında başka bir alanda başarı arayışına girmelerini engellemeleri ve onun eksiklik duygusunu öğrencilik başarısı ile kapatmasını sağlayacak şekilde yönlendirmeleri gerekmektedir.

Ergen öğrenci, kendisini arkadaş grubuna kabul ettirme, onlar tarafından fark edilme, takdir görme ve sevilme çabasında başarılı olma ve bu yöndeki kaygılarını aşmak için, yüceltme mekanizmasını, bir öğrenci olarak başarılı olup, eksiklik hissettiği ve ihtiyaç duyduğu takdir edilme isteğini bu şekilde karşılamalıdır. Aileler de çocuğa bu konuda yardımcı olmalı ve onu öğrencilik başarısına yönlendirmelidir (2).

Aileler çocuklarının, derslerde başarısız olduğu için sporda başarılı olma gibi bir tersine yüceltme (öğrenciliğin tersine gitme) mekanizmasına başvurabileceklerini daima hesaba katmalıdır.

Böyle bir tersine yüceltme mekanizmasının önüne geçmek için, problem merkezli bir çözüm stratejisi benimseyerek öğrencilik sorunlarının yani ders ile ilgili sorunların çözümlenmesine çalışılmalıdır.

Çocuğun öğrenmekte zorlandığı matematikten vazgeçip, sosyal derslere yönelmesi kabul edilebilir bir yüceltme iken, bu başarısızlığı potaya iyi top atarak arkadaşlarının takdir ve sevgisini kazanmaya çalışan biri olarak kapatmaya çalışması tersine yüceltme anlamına gelir ki bu da asıl amacı öğrencilik başarısı ile elde edilecek kazanımlar olan çocuklar için uygun görülecek bir şey değildir.

Özellikle sınavlara hazırlanan öğrenciler, bir türlü istedikleri sonuca ulaşamamaları halinde aşağıdaki tür yüceltme mekanizmalarına yönelebilirler:

•             Ders başarısı yerine çevresi ile iyi iletişim kuran biri olmak

•             Bilgisayarda ustalaşmak

•             Daima espiri yapmak

•             İyi bir sporcu olmak

•             Aktivite ve hobilerle farklılaşmak

•             Aykırı ve uç tavırlar sergilemek

•             Kıyafet seçiminde aşırı sıra dışı olmak

•             Çok iyi müzik aletleri çalmak

Çocuk bütün bu yüceltilen davranışları öğrencilik başarısızlığının yerini doldurmak için kullanır. Ancak öğrencilik başarısı ile ilgili ihtiyaç ortadan kalkıp, benliği tehdit eden durum sona erince bu tersine yüceltme çabaları da sona erecektir.

Çoğu zaman, çocuğun yüceltme mekanizmasını kullanması ile yeteneklerine yönelmesi karıştırılmaktadır.

Böyle bir durumda çocuğun sayısal derslerdeki başarısızlığı üzerine, onun sportif faaliyetlere yönelmesi yeteneklerinin bu yönde olduğu tarzında yorumlar yapılmasına neden olmaktadır. Oysa göz yordamı ile yapılan bu değerlendirmeler, eğitim adına çocuk için yapılabilecek olanları tamamen engellemektedir.

“Bugün birçok aile, iyi bir gelecek olduğu varsayımı ile çocuklarını tıp fakültesine yöneltmektedir. Bu da çocukların hayatları boyunca bastırmak zorunda oldukları duygularla yaşamak zorunda kalmalarına neden olmaktadır.”

Öğrencilerin bu tür yüceltmeler yaparak farklı alanlara yönelmesinin altında konuları anlayamıyor olmaları yatmaktadır. Böyle bir durumda da hemen vazgeçmek yerine ona, konuları öğretecek olan bilimsel yöntemlerin uygulanması gerekmektedir.

Öğrencilerin tersine yüceltme yapmaları onları başka alanlarda başarılı kılarken, bastırma mekanizmasına başvurmaları halinde ise ortaya çok kötü sonuçlar çıkabilmektedir.

Eğer bir öğrenci okumayı çok istediği makine mühendisliğinden vazgeçip, ailesinin istediği tıp fakültesine yönelirse mühendislik hayalinin su yüzüne çıkmasını engellemek için büyük bir bilinçaltı mücadeleye girmek zorunda kalacaktır.

Bugün birçok aile, iyi bir gelecek olduğu varsayımı ile çocuklarını tıp fakültesine yöneltmektedir. Bu da çocukların hayatları boyunca bastırmak zorunda oldukları duygularla yaşamak zorunda kalmalarına neden olmaktadır.

Bu tür bastırma mekanizmalarının bedeli çok ağır olmaktadır. Çünkü bastırma sürekli ve aktif bir süreç olduğu için benliğin sürekli enerji kaybetmesine neden olur. Benliğimiz başka hiçbir işlev göremeyecek kadar yorgun düşer.

Güçlü bir benlik olmadan sağlam bir kişiliğe sahip olmamız da mümkün değildir.

Bastırdığımız duygularımız ve gerçeklerimiz bedenimizden dışarıya fizyolojik veya psikolojik bir rahatsızlık olarak fışkıracaktır.

Sorunları bastırmayıp onların üzerine gitmek ve çözmek en doğru yöntemdir. Hatta yüceltme uygulamak yerine sorunu çözen yöntemler kullanmak her zaman gerçek başarıyı getirecektir.

Hoşça kalınız…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu