3.Sayı

Duyarlık Ve Düşünceyi Geliştirmede Çocuk / Gençlik Edebiyatı

Prof.Dr. Canan ASLAN

Duyarlık (e.t. hassasiyet; Fr. “sensibilité”, “sensitivité”; Alm. “empfindlichkeit”, sensibilität”, “sinnlichkeit”; İng. “sensibility” ve “sensitivity”), “Kendi yaşamı, kendi dünyası dışında olup bitenlerle ilgilenme; bunları umursama, sezip değerlendirebilme ve bu dış uyaranlara karşı bilinçli / uyanık olma, tepkide bulunma; olanlardan, insanların yaşadıkları olay ve duygulardan etkilenme ve olanları görmezden gelmeme; başkalarının duyum ve duygularını kendilerini onların yerine koyma yoluyla anlama, duyumsama, hatta yaşama yeteneği”dir.

Duyarlık, kendiliğinden, rastgele yollarla oluşmayan bir yetenektir. Duyarlığın oluşması için öncelikle çocukların doğa sevgisi, insan sevgisi, hayvan sevgisi, yurt sevgisi, adalet duygusu, hoşgörü, kültürel farklılıklara, insan hak ve özgürlüklerine saygı, bağımsızlık, barış, bilimsellik, çalışkanlık, dayanışma, dürüstlük, doğruluk, estetik, özgürlük, saygı, sorumluluk, yardımseverlik, içtenlik, anlayış, erdem, vicdan, iyilik, arkadaşlık, dostluk gibi çeşitli değerleri bilmesi ve bunların ne anlama geldiklerini öğrenmesi gerekir. Bu, öncelikle aile ortamında anne ve baba; eğitim ortamlarında ise, öğretim programları ve ders kitaplarındaki bilgilendirici metinler yoluyla olur. Kısaca, değerler çocuğa öncelikle ailede ve okulda bilişsel yolla aktarılır. Ancak bu değerlerin yalnızca bilişsel düzeyde, öğretici (didaktik) yolla verilmesi çocukta o değerlerin yerleşmesi ve kalıcı bir davranışa dönüşmesi için yeterli olmayabilir. Başka bir deyişle, yalnızca öğreticiliğin (didaktizmin) yeğlendiği ortamların çocuğun ve gencin duyarlık eğitimine çok fazla katkısının olduğu söylenemez. Çocuğun bu değerleri içselleştirmesi, benimsemesi ve özümsemesi; başka bir deyişle, duyarlık yeteneğini kazanabilmesi için olayları duyularıyla da algılaması gerekir. Bu noktada, amacı kişilerin duyularını devindirmek olan sanatsal nitelikli uyaranlara gereksinim vardır. Amaçları bir değer öğretimi olmamakla birlikte bu uyaranlar, çeşitli değerleri etkileyici biçimde işlediklerinden onlara karşı okurların duyarlı olmalarını sağlayabilir.

Duyarlık Kazandırmada Çocuk ve Gençlik Edebiyatının Rolü

Uygarlığın ve insanlığın gelişmesinde öncülük rolü üstlenen      sanat,  yüreğinde güzel duyguların,    her türlü sevginin oluşmasını sağlayarak insanın duyarlık yeteneğini kazanmasına da katkıda bulunur. Uygur (2006:13)’a göre, “Sevgi dürtüsüyle, sevgi uyandırmak için opera, senfoni, şarkı, kitap, türlü türlü sevgi anıtları sanatın her yöresinde vardır; gören gözler, dokunan eller, işiten kulaklar var olduğu sürece”. Yaşamı anlayan, yüreğini ve belleğini sevgiyle işe koşan insanların yetişmesinde sanatın dille gerçekleştirilen alanı olan edebiyat da önemli bir sorumluluk üstlenir.

Edebiyat; insanın duygularının, düşüncelerinin,  düşlerinin, kaygılarının, karşı çıkışlarının, sanatçı tarafından oluşturulan kurgu yoluyla dilin varsıl olanaklarına düşsel olarak dönüşümüdür. Yaşamın ve insana ilişkin her türlü durumun, duygunun, düşün, düşüncenin, sorunun, güzelliğin sanatçının düşgücüyle ve dilin olanaklarıyla yaşam bulmasıdır. İnsan bildikçe,  tanıdıkça,  gördükçe ve anladıkça duyarlı olur. Bu nedenle çocuğun; insanı, insanın duygularını, acılarını, isteklerini, farklılıklarını, tepkilerini; kısaca yaşamı bilip tanıması gerekir. İşte edebiyat, kişinin yaşamını farklı yaşamlarla, farklı insan tipleriyle zenginleştirir. Ona bu dünyada çok yönüyle kendisinden farklı insanların da yaşadığını gösterir, onun bu farklılıklara farkında olmadan bir saygı ve hoşgörü duygusu geliştirmesini sağlar. Diğer sanat dalları gibi edebiyat da insanlaşma yolunda insanın acılarına, sömürüye, zulme karşı kişinin duyarlık kazanmasına yardımcı olur; aslında insanı insan kılar bir bakıma.

Edebiyatın bir parçası olan ve çocukları / gençleri okur kılmayı hedefleyen nitelikli çocuk ve gençlik edebiyatı yapıtlarının birçok işlevi vardır. Bu yapıtlar; çocukların sözcük dağarcıklarını geliştirir, dilbilgisel yapıları sezinletme yoluyla onların dilsel becerilerini yetkinleştirir, çocuğu dilin işleyişi üzerine düşündürür. Çocuklara okuma sevgisi, okuma alışkanlığı ve zamanla okuma kültürü kazandırır. Çocukların insan ve yaşam gerçekliğine ilişkin bireysel değerler oluşturmalarına; onların bilişsel, duyuşsal, devinişsel, kültürel ve toplumsal olarak gelişimlerine katkıda bulunur. Yaşam ve insan gerçekleriyle buluşturarak çocukları yaşama hazırlar (Sever, 2012; Aslan, 2007).

Nitelikli çocuk ve gençlik edebiyatı yapıtlarının önemli bir işlevi de duyularını devindirerek çocukları ve gençleri duyarlı kılmaktır. Yazınsal kitaplar, insana ve yaşama ilişkin pek çok durumu olduğu gibi toplumsal ve evrensel boyuta ulaşmış çeşitli değerleri de yansıtır. Binyazar (1983:63)’a göre, “Metinlerin gerçeklik, inandırıcılık, sorunsallık ve beğeni yönünden yetkin olmasının yanı sıra insanlık değerlerini kapsayıcı bir nitelik de taşıması gerekir”. Çocuk ve gençlik edebiyatı yapıtları iletilerini; yetişkinlerin, metinlerin, ders kitaplarının, ders programlarının yaptığı gibi bilişsel yolla değil, sezinletme ve duyumsatma, duyuları etkileme ve heyecanlandırma yoluyla verirler. Yazarlar, yapıtlarında bu erdem ve evrensel değerlerin yanı sıra yeni ve daha insanca değerler yaratırken bir yandan da sanatta en önemli nitelik olan duyguyu (e. t. his, Fr. sentiment, İng. sentiment, feeling) ustaca işlerler; çünkü duyguları yaşatan, devindiren, insanı derinden etkileyen yaratılar bütünüdür sanat. Kahramanla özdeşim kuran okur, kurguda yer alan olaylar karşısında mutluluk, heyecan, üzüntü, kaygı, korku gibi çeşitli duyguları yaşayarak metnin anlam evrenine daha fazla girer ve duyumsaması kolaylaşır. İşte yazarlar, okurunu bu değerlere duyarlı kılacak kurgular oluşturur, onun duyu algılarını etkileyecek söz varlığını kullanırlar. Böylece yanlışlar, haksızlıklar, kötülükler üzerine okurlarını hem duygulandırır hem de bunlar üzerine düşünmelerini sağlarlar. Kısaca onu estetik, örtük bir duyarlık eğitimi (sensitivity training) sürecinden geçirir. Bu durumda deneyim ve yaşantıları sınırlı olan çocukların toplumsal ve evrensel değerleri içselleştirebilmesi ve bir davranış biçimine dönüştürebilmesi; başkalarının    duygularına, düşüncelerine, yaşadıklarına ve yaşayışlarına duyarlı olabilmesi açısından doğru kitaplarla buluşturulmaları çok önemlidir; çünkü Binyazar (1996)’ın da dediği gibi, koşullamalı, tekdüze, konusal güdüme dayalı metinlerle yetişmiş kişiler duyarlık eğitimi bir yana; tek yönlü, seçenek bilmez, hoşgörü anlayışından yoksun bir kişilik yapısı gösterirler. Yücel (1995:17)’e göre edebiyatı nedenden ve amaçtan yoksun bir araç olarak nitelemek zordur; her yazarın bir yazma nedeni ve amacı vardır. Bir çığlığı olabildiğince güzel ve kusursuz anlatmak da başlı başına bir yazma nedeni ve amacı olabilir. Yücel’in burada “çığlık” olarak nitelediği, sanatçının insanlık açısından sorun ve çıkmaz olarak gördüğü konudur. İnsan onurunu inciten durumlara, aymazlıklara olan itirazıdır. Bu nedenle ve buna karşı çıkmak amacıyla ele alır yapıtını. Yoğun biçimde duyumsadığı sorunları, toplumsal olayları, haksızlıkları, adaletsizlikleri, her türden kötülüğü titizlikle gözler ve duyarlıkla işler yapıtında. Sanatçının yapıtında duyarlıkla işlediği bu konular okurlarının da duyarlık yeteneğini kazanmasına katkıda bulunur. Handke, “Öz bilincin bilincine varmamı edebiyat sağladı.   Kendimde ve çevremde olup bitenler konusunda edebiyat aydınlattı beni.” (Akt.: Yücel, 1982:10) derken çevresinde ve dünyada olup bitenlere karşı edebiyatın kendisinde bir farkındalık yarattığını, aydınlandığını; kısaca, bu yolla duyarlık kazandığını söylemek istemektedir. Llosa (2012)’ya göre, “Edebiyat yaşamın yetersizliklerine karşı bir başkaldırıdır, gözümüzü gerçekliğe daha fazla açar. Edebiyatın, yani kurmacanın özgürlük bilincine varmamızda yadsınmaz bir payı vardır. Yazarlık uğraşısının kaynağında, genç bir insanın varlıklar ve öyküler uydurmaya kalkmasının temelinde, başkaldırı yatar. Gerçek dünyayı yadsıma ve onun yerine kendi imgelem ve düşlerinin yaratılarını geçirme isteği.” Abasıyanık, “Haritada Bir Nokta” adlı öyküsünde (Son Kuşlar, 2002,s. 55-61) boşuna “yazmasam deli olacaktım.” dememiştir. Zayıf, sarı, hastalıklı, dostça, içten bir sevgi ile çalışan adamı daha önce adada hiç görmemiştir anlatıcı. Sözde yaşamının son zamanlarını namuslu insanlar arasında sakin sakin ölümü beklerken bitirmek için gelmiştir o çok sevdiği çocukluğunun adasına. Ancak gözlediği, tanık olduğu haksızlık onu deli olacak noktaya getirdiği için dışa vurma gereği duymuştur duygularını. Çığlığını biz okurlara da duyurmak, bizi de bu konuda duyarlı kılmak için yazmıştır öyküsünü. Anday, “Telgrafhane” (1964) adlı şiirinde memleketteki ve dünyadaki sorunları öylesine dert eder ki sesini duyurabilmek için “ Uyumayacaksın, uyuyamayacaksın, oturup yazacaksın, bir çan gibi gün ışıyıncaya kadar çalacaksın” dizeleriyle seslenir okuruna.

Çocuk edebiyatında da durum bundan farklı değildir aslında. Kimi yazarlar çocuklara bir acıyı, bir hüznü, bir haksızlığı duyurmak için yazar. Boyne’nin “Çizgili Pijamalı Çocuk” (2007) adlı kitabı, II. Dünya Savaşı         sırasında bir Nazi askerinin çocuğu ile gittikleri evin hemen yanındaki Yahudi Toplama Kampı’nda yaşayan çizgili pijamalı çocuğun arkadaşlığını ele alır. Yazar; savaşın, ırkçılığın, zulmün beraberinde getirdiği teröre, işkencelere, çocuk kahramanının (Bruno) gözünden karşı durmuş;   kısaca ırkçılığa karşı çocuk okuru böyle bir kurguyla duyarlı kılmaya çalışmıştır. Çınaroğlu’nun “Mago” adlı yapıtında başkişi Mago; saf, temiz ve iyiliksever bir kişiyi canlandırır. Mago, Erdem Öğretmenin de yardımıyla çıkarcı, kötü, acımasız insanlarla (baş yönetici ve yardımcısı) mücadele          eder. Bu işin üstüne gittiğinde başına gelecekleri bilir; ama bunları umursamaz. İşte sanatçının da onun yarattığı Mago ve iyi yürekli kendilerine duyarlığı kılavuz edinmişledir. Sanatçı kendi duyarlığını vermiştir karakterlerine. Çocuk okurlara en büyük katkısı da bu duyarlıktır ve bu duyarlık çocuğun kurguda yer alan haksızlıklar üzerine düşünmesini, kendisiyle söyleşmesini sağlayacaktır; çünkü duyarlık beraberinde, olaylar karşısında ve olaylara ilişkin düşünmeyi de getirir. Çınaroğlu, “Mut Teyze’nin Bahçesi” (2011) adlı kitabında çevre kirliliği ve savaşa; şiirsel öyküsü “Denize Doğru” (2010) adlı    kitabında ise, yürüme engelli bir çocuk olan Esma’nın yaşadıklarına, engelleri aşarak özgürleşmesine tanık ederek okurunu duyarlı kılmayı amaçlar. Oral, hem dilsel hem de görsel olarak estetik nitelikli “Kırmızı Kanatlı Baykuş” (2012) adlı kitabında küçücük bir farenin büyük    dostluk çabasını işler.

Çocuğu, bir dostluğu emek emek, ilmek ilmek oluşturmanın güzelliğine ortak eder.

Öner, “Gülibik”te (1999), para uğruna hayvan dövüştürenlere karşı durur, bu duyarlıkla yola çıkmıştır. Yazar, bir durumu    genellemek ve toplumdaki bir aymazlığı göstermek için ad bile vermediği köylü çocuğun yaşadıklarını kurgusuna yerleştirmiş, duyarlığı bu şekilde oluşturmuştur. Bir değersizliği yoksul bir köylü çocuk aracılığıyla sorgulatmıştır. Ural, “Müzik Satan Çocuklar” (2010) adlı kitabında çingenelerin yaşam biçimlerine dikkat çekerken hem yoksul olarak yaşamanın hüznünü hem de Gani ile Sali eşliğinde dostluğun güzelliğini duyumsatmıştır okuruna. İleri (1981.84)’nin de dediği gibi, “Her zaman muhalefette olmaya yargılı sanatçı, duyarlıkla birlikte düşünceyi de sanatına yedirmek durumundadır.” İşte bu sanatçıları yazmaya iten, bir sanatçı, bir aydın olarak; kötülüğü, haksızlığı, sevgisizliği, çıkarcılığı alaşağı etme isteği, bunların çirkinliğini gözler önüne serme, toplumsal yaşamın aksayan, kanayan bir yanını gösterme niyetidir. Amaçları ise, aracı dil olan sanat yoluyla daha asil, daha yaşanılır, daha katlanılır, daha güzel bir dünya yaratma çabasıdır. Göktürk (2012:116-117)’e göre, insanın en etkili özgürleşme yolu olan okuma, bilincimizdeki soyut çıkarımlar aracılığıyla yaşama ilişkin deneyimlerimizi; kavrayışımız ise duyarlığımızı artırır, yeniler ve inceltir. Nitelikli çocuk ve gençlik edebiyatı ürünleri bir doğruyu, bir değeri, bir güzelliği güzel bir sanat olan edebiyatla kavratarak, duyumsatarak çocukların/ gençlerin duyarlıklarının artmasına, yenilenmesine ve incelmesine katkıda bulunur.

Sonuç

Sanat, insanın daha güzel bir dünyada yaşamasını sağlar. Daha güzel bir dünya ise duyarlı insanların varlığıyla, çokluğuyla olanaklıdır. Bu bağlamda sanatsal üretime ve tüm sanatların olanaklarına daha fazla gereksinim vardır. Genel olarak sanat özel olaraksa edebiyat, insana özgü duygu durumlarının yaşanmasına olanak sağlar. İnsanı üzer, hüzünlendirir, heyecanlandırır, mutlu eder; onun çeşitli duyguları yaşamasını sağlar. Çocuğa/ gence farklı duygu durumlarını yaşatarak, çeşitli değerlerin önemini duyumsatarak duyarlık kazanmasında yetişkin edebiyatına geçiş niteliğinde olan çocuk ve gençlik edebiyatı yapıtları da önemli bir sorumluluk üstlenir; onlara kalıcı bir duyarlık eğitimi verir. Hemen belirtmek gerekir ki edebiyatın ve onun bir parçası olan çocuk / gençlik edebiyatının amacı öğretmek, belletmek, öğüt vermek değildir; bir duygu, bir sorun, bir insanlık acısı karşısında okurlarının duyularını harekete geçirerek onlarda duyarlık oluşturmaktır. Algılama, duyumsama ve duyarlık kazanma çocuğun dilinin olanaklarını bilmesini, dilinin olanaklarını bilmesi de onun duyma ve düşünme sorumluluğunu ona veren yapıtlarla buluşmasını koşullar. Bu durumda anne- babaların ve öğretmenlerin sanatı küçük yaşlardan başlayarak solumaları ve duyarlık yeteneğini kazanmaları için çocukları bu nitelikteki yapıtlarla buluşturması gerekmektedir.

Kaynaklar

Aslan, C. (2007) “Yazınsal Nitelikli Çocuk Kitaplarının Çocuğun Gelişim Sürecindeki Yeri”. II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu (Gelişmeler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri). (Yay. Haz.: S. Sever) Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını, No: 203, 189-200.

Binyazar, A. (1983) “Anadili Öğretiminde Yazınsal Alanlara Açılım” Türk Dili, Ankara: TDK Yayını. Sayı: 379-380. AÜ Basımevi, 57-72.

Binyazar, A. (1996) “Anadili Kitaplarında Yazınsal Metinlerden Yararlanılarak Duyarlık Eğitimini Gerçekleştirme” (Editörler: H. Coşkun, İ. Kaya, J. Kuglin) Türkiye ve Almanya’da İlköğretim Ders Kitapları. Türk Alman Kültür İşleri Kurulu Yayın Dizisi, No: 11.

Göktürk, A. (2012) Sözün Ötesi. İstanbul: YKY.

İleri, S. (1981) “Düşünce ve Duyarlık”. Yazko Edebiyat Dergisi. İstanbul: Yazko Yayıncılık.

Llosa, M. V. (2012) Genç Bir Romancıya Mektuplar. İstanbul: Can Yayını.

Sever, S. (2012) Çocuk ve Edebiyat. İzmir: Tudem Yayıncılık. Uygur, N. (2006) Başka – Sevgisi. İstanbul: Yapı Kredi Yayını.

Yücel, T. (1982) Yazının Sınırları. İstanbul: Adam Yayınları.

Yücel, T. (1995) Yazın, Gene Yazın. İstanbul: YKY.

Göndermede Bulunulan Edebiyat Yapıtları Abasıyanık, S. F. (2002) “Haritada Bir Nokta”. Son Kuşlar. İstanbul:

Yapı Kredi Yayını.

Anday, M. C. (1964) Telgrafhane. İstanbul: Yeditepe Yayıncılık.

Boyne, J. (2007) Çizgili Pijamalı Çocuk. İzmir: Tudem Yayıncılık. Çınaroğlu,    A. (1997) Mago. İstanbul: Uçanbalık Yayıncılık.

Çınaroğlu, A. (2010) Denize Doğru. İstanbul: Uçanbalık Yayıncılık.

Çınaroğlu, A. (2011) Mut Teyze’nin Bahçesi. İstanbul: Uçanbalık Yayıncılık.

Oral, F. (2012) Kırmızı Kanatlı Baykuş. İstanbul: Yapı Kredi Yayını.

Öner, Ç. (1999) Gülibik. İstanbul: Can Yayıncılık.

Ural, Y. (2010) Müzik Satan Çocuklar. İstanbul: Marsık Yayıncılık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu