1.Sayı

Duygusal Zeka (EQ) – Hakan ŞARMAN-Psikolojik Danışman

Birçok bilim adamının araştırmalarına göre iki tür zihnimiz vardır. Bu zihinlerden bir tanesi duygusal zihin, diğeri ise akılcı zihindir. Akılcı ve duygusal zihin birbirinden farklı kavramlardır birbirleriyle etkileşim halindedirler. Peki nedir duygu? Duygu ve aklın etkin çalışması ne demektir? Bu sorular bizi zamanla zekayı tek taraflı düşünmekten çok taraflı düşünmeye sevk etmiştir.

Duygu kelimesi “Bir his ve bu hisse özgü belirli düşüncelerin psikolojik ve biyolojik durumların ve bir takım hareket eğilimidir durumudur.”

Duygularımız bizim için neden önemlidir?

  • Doğuştan getirdiğimiz alışkanlıklarımız, düşüncelerimiz ve hayat deneyimlerimiz sonucunda oluşur.
  • Duygular davranışlarımızı etkiler ve yönlendirir.
  • Karar almamıza yardım eder.
  • Zorluklar karşısında direnmemizi ve kuvvetli olmamızı sağlar.
  • Heyecan, arzu ve istek duymamızı sağlayarak ve bizi hedefimize ulaştırır.
  • Duygular öğrenmemizi sağlar.

 Peki Duygu ile Aklın etkileşimi arasında ne gibi bir ilişki vardır?

  • Duygusal bir olayda, duygusal zihin akılcı zihinden daha hızlı bir şekilde harekete geçer ve ne yapacağını gözden geçirmeden eylemi gerçekleştirmeye baslar.
  • Duygusal zihnimizin mantığı hatırlatıcıdır, bir gerçekliği simgeleyen ya da onun bir anısını çağrıştıran öğeleri, o gerçekliğin aynısı olarak kabul eder.
  • Duygusal zihinde önemli olan bir şeyin ya da nesnenin nasıl algılandığı, nasıl göründüğü, Bir şeyin bize ne anımsattığı ne olduğunda daha fazla önemli olabilir. Akılcı zihin işte nedenlerle ve sonuçlar arasında mantıksal bağlantılar kurarken, duygusal zihin ise ayrım yapmaksızın sadece benzer çarpıcı özelliklerini dikkate alır. Örneğin; sarı hırkasını giyerek gittiği bir sınavın iyi geçmesi üzerine, her sınava aynı sarı hırkayla giden bir öğrencinin davranışı gibidir.
  • Duygusal zihin birçok açıdan çocuksudur ve bu özelliği duygu güçlendikçe artar. Duygusal zihnin çocuksu özelliklerinden biri de her şeyin siyah ve beyaz olduğu grilerin yer verilmediği kategorik düşüncelerdir. Örnek vermek gerekirse bir sınavdan başarısızlıkla sonuç alan bir kişinin, “ben başarısız biriyim” şeklinde düşünmesi gibi. Bu çocuksu tarzın bir diğer işareti de kişiselleştirmedir. Örneğin “ne zaman tatile gitmeye kalkışsam yağmur yağar” diyen bir kişi, olayları hep ben merkezli bir sapma eğilimiyle algılamaktadır.
  • Çocuksu tarz kendi kendini doğrular, inançlarını zayıflatacak anıları ya da gerçekleri bastırarak ya da göz ardı ederek, sadece destekleyenlere tutunur.

Akılcı zihnin inançları geçicidir, yeni kanıtlar geldiğinde değiştirilebilir. Duygusal zihinin ise inançlarını mutlak doğruları olarak kabul ederken ve bunlara ters düşen kanıtları kabul etmez. Sonuç olarak bakıldığında duygularımızın hayatımızda davranışlarımıza yön veren en önemli bir faktör olduğu anlaşılmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalar ise duyguların zekanın diğer bir boyutunu oluşturduğunu göstermekte birlikte, yüksek IQ’nun; başarının, prestijin veya mutlu bir yaşamın garantisini oluşturmadığını da gözler önüne sermektedir.

IQ ve EQ’nun ayrı zekâ türleri olduğunu düşündüren en önemli kanıtlardan akademik başarı, (IQ puanı ya da üniversite giriş sınavı puanları) ile hayatta başarılı olmak arasında anlamlı ilişkiler olmadığını ortaya koyan çalışmalardır. Örneğin Harvard’tan mezun olan bir grup öğrenci 95 öğrencinin orta yaşlarına kadar izlendiği bir araştırmada, okul sınavlarında en yüksek notları alan öğrencilerin daha düşük notları olan arkadaşlarına oranla maaş, verimlilik ve kendi alanlarındaki konumları açısından daha başarılı olmadıkları gözlemlenmiştir. Öyleyse EQ (Duygusal Zekâ) nedir ve onu önemli kılan unsurlar nelerdir?

DUYGUSAL ZEKA

Bilim adamları araştırmalar sonucunda duygusal zekâ tanımını 5 ana başlık altında toplamışlardır.

1. Duygularının farkında olma: Belirli bir durumda ya da anda ne hissettiğinin farkında olmak duygusal zekânın temelidir.

2. Duygularla başa edebilmek: Farkına varılan duygularla uygun biçimde başa edebilmek duygusal zekânın başat özeliklerinden bir diğeridir. Kendini sakinleştirme, yoğun endişelerden, karamsarlıktan, alınganlıklardan kurtulma gibi yetenekleri kapsar. Bu yetenekleri zayıf olan kişiler sürekli olarak huzursuzlukla mücadele ederken, güçlü olanlar ise yaşamın tatsız sürprizleri ve terslikleriyle karşılaştıktan sonra kendilerini daha kolay toparlayabilmektedirler.

3. Kendini motive etmek: Kendini motive edebilme yeteneğine sahip kişiler yaptıkları işlerde ve hayatın genelinde çok daha üretken, yaratıcı ve etkili olurlar.

4. Başkalarının duygularını fark etmek: Başkalarının duygularını fark edebilmek, empati kurabilmek duygusal zekanın olmazsa olmaz özelliğidir. Empati kurabilmek için kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyabilmesi, olaylara onun gözünden, onun bakış açısıyla bakması gerekir.

5. İlişkileri yürütebilmek: Duygusal zekanın bir diğer özelliği de diğer insanlarla olan ilişkileri sağlıklı şekilde yürütebilmektir. Bu özellikler popülerliğin, liderliğin, kişilerarası etkililiğin altında yatan faktörlerdir.

Duygusal Zekanın Gelişmesinde Ailenin Yeri

Duygusal zekanın gelişimi açısından çocuğun yetiştiği aile ortamı çok önemlidir. Aile hayatı, duygusal derslerin verildiği ilk okuldur. Bu duygusal dersler sadece anne-babanın çocuklarına doğrudan söyledikleri ve yaptıkları ile değil, kendi duygularını ifade edişleriyle ve aralarındaki etkileşim ve iletişim modeliyle de verilir.

Duygusal bakış açısından yetersiz ebeveynlik tarzları arasında en sık rastlanılanlar şunlardır:

Hisleri tamamen göz ardı etmek: Eğer bir çocuk yetiştirilirken duyguları, yaptıkları ya da davranışları hayatındaki önem arz eden tarafından onaylanmamış kabul edilmemiş ve takdir edilmemiş ise o çocuğun duygusal anlamda sağlıklı bir gelişme göstermesi mümkün değildir. Eğer çocuğun duygularına, hissettiklerine karşı anne-baba duyarsız kalır ve kendi hissettiği duygular çerçevesinde çocuğa empatik olmayan bir açıdan yaklaşırlarsa çocuğun duygusal gelişimine darbe vurulmuş olunur.

Fazlasıyla serbest bırakmak: Bu tür anne-babalar çocuğun ne hissettiğinin farkındadırlar, ancak çocuk duygularıyla başa çıkmada uygunsuz yollar gösterse bile aldırış etmez ve umursamazlar. Burada da anne-babanın çocuğuna alternatif duygular göstermemesi çocuğun duygu gelişimini olumsuz yönde etkileyecektir.

 Aşırı katı bir disiplin uygulamak: Çocuğun yaptıklarının onaylanmaması, katı bir şekilde eleştirilmesi ve cezalandırılması da duygusal gelişimi engeller. Burada ebeveynler çocuğun yaptığı ya da yapacağı her tepkiye karşılık olarak çocuğa ceza verme eğiliminde olduğundan ve çocuğun duygusunu belirtmesinden çok kendi duygularını çocuğa karşı belirttiklerinden, çocuğun duygularını belirtmesini engellemiş olurlar. Bu da çocuktaki duygu gelişimini engeller.

Tutarsız davranmak: Çocuğun duygu ve davranışlarına sürekli olarak başka tepkiler gösterilmesidir. Ebeveynler çocuklara keyfi bir terbiye uygularlar. Anne-babalar kendilerini kötü hissettiklerinde çocuklar sert biçimde cezalandırılır, iyi hissettiğinde ise evin altını üstüne getirseler bile tepki verilmez. Yani ceza, çocuğun ne yapmış olduğu ile değil, ebeveynin kendini nasıl hissettiği ile alakalıdır. Bu çocuklar kendilerini değersiz ve çaresiz hissederler.

AİLELERE TAVSİYELER

Aileler çocuklarına zaman ayırmalı, çocuklarını sevdiğini, değer verdiklerini ve onları önemsediklerini hissettirmelidirler. Aileler, çocuklarıyla beraber vakit geçirirken duygularını anlatmasına izin verici bir tutum sergileyip çocuklarını eleştirmeden, yargılamadan dinleyici bir tutum sergilemelidirler. Aileler çocuklarının hatalı davranışlarında davranışın çocuk tarafından anlaşılması için birbirinden farklı tutumlar ve davranışlar göstermemeli, kendi düşüncelerini ve olması gerekenleri kırıcı olmayan bir şekilde çocuklarıyla paylaşmalıdırlar.

Özetle; duygusal zekâ IQ’yu tamamlayıcı ve onu geliştiren, daha çok diyaloglarda ve empatide kendini gösteren bir zekâ türüdür. Duygusal gelişimimizin ilk öğrenim yerinin ailemiz olduğunu ve ilk iletişim kaynağımızın ailemiz olduğunu düşünürsek duygularımızı anlatırken de yaşanılan duygularda da ebeveynler olarak iletişimin önemli olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

KARAKTER

            EMPATİ

                        GÜÇ

                                  MUTLULUK

                                                 GÜVEN

                                                          LİDERLİK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu