8.Sayı

Teknoloji Ve Dijitalleşmeyle “Simbiyotik” Hâle Gelen Yaşamda, Eğitim Nasıl Olmalı?

ALİ BEKİR/EĞİTİMCİ-YAZAR

Simbiyotik, biyolojik bir tanımdır. İki canlının tek bir organizma gibi birbirleriyle yaşamasını ifade eder. 21. yy. sonrası dünya, insan ile teknolojiyi adeta tek bir vücutta buluşturacak bir gelecek inşa ediyor. İnsan-teknoloji etkileşiminin geleceği, algımızı ve yeteneklerimizi geliştiren beyin implantları veya artırılmış gerçeklik cihazları gibi daha da yakın bir entegrasyona yol açma potasiyeli barındırıyor. Neuralink gibi teknolojiler, insan beyinlerini doğrudan bilgisayarlarla bağlamanın potansiyelini araştırarak felç gibi durumlar için çığır açıcı gelişmeler vaat ediyor; ancak aynı zamanda etik ve güvenlik endişelerine de kapı aralıyor.

21. yy.’da internetin halka yayılmasıyla başlayan teknolojik dönüşüm, yapay zekanın halka yayılmasıyla çok farklı bir hâl almıştır. Sürekli bir kontrol edilemez dönüşüm var. Ne yazık ki, bu dönüşümün hızı gittikçe artmakta. Cep telefonu ve tabletler vücudumuzun bir parçası gibi. Teknoloji ile neredeyse simbiyotik bir hâlde birleştik. Nereye nasıl gideceğimize navigasyon karar veriyor. Yapacağımız alışverişe bizi sürekli dinleyen cep telefonunun sürekli gösterdiği kişiselleştirilmiş reklamlarla yöneliyoruz. Artık ödev veya yazılarımızı yapay zekaya yaptırmaya doğru yönelen bir yaşamla karşı karşıyayız.

Genel olarak, bu dönem kendini yeni teknolojiler, yeni düzenlemeler ile akıllı ve verimli çözümlere olan talep nedeniyle endüstriyel makinelerin, süreçlerin ve iş operasyonlarının karmaşıklığında hızlı bir büyüme ile karakterize ediyor. Makine üreticileri için bu karmaşıklık, titiz performans ve yetenek gereksinimlerini karşılayan yeni makinelerin tasarımında büyük ölçüde hissedilmekte. Bu arada hem yeşil alan hem de brownfield olmak üzere büyük fabrikaların operatörleri, yeni üretim yöntemlerini, bağlantılı makineleri ve teknisyenleri verimli ve duyarlı süreçlere entegre eden yeni ve esnek üretim hatları geliştiriyor.

Bu üretim hatlarının gelişimi, mekanik, elektrik ve otomasyon tasarım süreçlerinin yan yana gerçekleştiği, tüm çok disiplinli mühendislik faaliyetlerinin uyumlu ve eşzamanlı olarak gerçekleştiği, daha iyi entegre olmuş mekatronik tabanlı bir sürece geçiyor. Böyle bir süreç, gelişmiş makineler ve üretim süreçleri geliştirmenin karmaşıklığını yönetmeye yardımcı olur, ancak değişikliğin ödüllerini elde etmek için dijitalleşme ve eğitime yatırım gerektirir.

Büyük Veri, Makine Öğrenimi, Yapay Zeka ve Endüstriyel Nesnelerin İnterneti (IoT) alanlarındaki BT yeniliklerinin dalgasına bağlı olacaktır. Bu teknolojiler giderek daha esnek ve daha akıllı bakım operasyonlarını mümkün kılacaktır. Yeni BT teknolojilerinin yanı sıra, gelecekteki tesisler gömülü zekaya sahip akıllı nesneler gibi akıllı makineler ve akıllı ekipmanlar da konuşlandıracaktır.

Otomasyon ve yazılım çözümlerinin entegrasyonu, üreticiler için değere ulaşma süresini hızlandırmada çok önemli bir rol oynamaktadır. Süreçleri düzene sokarak, karmaşıklıkları azaltarak ve sorunsuz uyumluluk sunarak entegre çözümler; işgücü kıtlığı, artan ürün karmaşıklığı ve bölgesel sürdürülebilirlik gereksinimleri gibi küresel zorluklarla uğraşan işletmeler için gerekli olan hızlı uygulama olanağı sağlar.

Endüstride yani sanayide ise insansız akıllı makineler ile çalışan fabrikalar yaygınlaşıyor. İnsansız araçlar testin son aşamasına geldi. Dünyanın gelişmiş ülkeleri insansız iş gücüne karşı vatandaşlık maaşını konuşuyorlar. Akıllı makinelerle insanların yaşamsal olarak SİMBİYOTİKLEŞTİĞİ bir hayat ortaya çıkıyor ve PEDAGOJİ BUNA ALTYAPI KURMA KONUSUNDA GEÇ KALIYOR OLABİLİR.  

Okullara yapay zekayı dâhil etmek, teknolojik imkanları geliştirmek, yurt dışından alınan (Fin, IB gibi) modelleri uygulamak, öğretmenlere teknoloji seminerleri verdirmek eğitim için harika gelişmeler. Ama önümüzdeki, dijital dünyaya temel oluşturmakta yetersiz kalabilir.

DİJİTAL SİMBİYOTİK bir hayata alt yapı kurmak, yani eğitimi ve sürekli gelişimi bu dönüşüme temel hâline getirmek ancak okullarda gelişimi kurumsal kültüre dönüştürerek mümkün. Çocuklarımızı sürekli kendini geliştirmeye alıştırmak, onlara bir şeyler öğreterek değil, onları okuldaki gelişim ruhuna dâhil ederek mümkün.

Eğitimi, FÜTÜRİSTİK PEDAGOJİ, AR-GE ve MÜHENDİSLİKLE birlikte örmek, geleceğe pedagojik altyapı oluşturmak için oldukça önemli. ÇÜNKÜ eğitimde;

  • Dijitalleşen iş gücü için ANALİTİK DÜŞÜNME ve SORU SORMA BECERİSİ gelişmiş öğrenciler yetiştirmeye ağırlık vermeye yoğunlaşmalıyız.
  • SÜREKLİ GELİŞEN gençler yetiştirmeye ve eğitimi buna göre tasarlamaya yoğunlaşmayız. Çünkü bu devirde istisnasız her bilgiye ulaşma hızı 2.1 saniyeye kadar indi.
  • Kişiselleştirilmiş eğitime değil, öğrenciyi tanımaya yoğunlaşmalıyız. Tanımadan KİŞİSELLEŞTİRME olmaz. Kişiselleştirilmiş eğitim olmaz, KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ PEDAGOJİK YÖNLENDİRME daha doğru bir tanımdır. Öğrenciyi pedagojik olarak tanımak okulun görevidir. KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM, pedagojik ihtiyaca göre gelişim süreçlerini yönlendirmek demektir.
  • Multidisipliner bir eğitim alt yapısı kurmalıyız.
  • Çoklu beceri yaklaşımını pedagojiyle örmeliyiz. Mühendislik temelli eğitime yönelmeliyiz.
  • Öğretmenlere yoğunlaşmalıyız. Öğretmenlerin sürekli teknolojik gelişmeleri takip etmesine olanak verecek altyapı kurmalıyız. Teknolojik gelişmeler üzerine okuldaki tüm öğretmenlerin birlikte konuşacağı bir model oluşturmalıyız. Sonra da bunları kendi derslerine uyarlamalarına olanak sağlamalıyız. (Öğretmen pedagoji uygulama becerilerini geliştirmeliyiz ve FÜTÜRİSİK PEDAGOJİ AR-GESİ kurmalıyız.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu