Yatay Yönetim Anlayışı: Eğitimi Geleceğe Taşımanın Tek Yolu
ALİ BEKİR /Eğitimci-Yazar
Her gün geleceğin eğitimini konuşuyoruz. Geleceğin eğitimi için eğitim modelleri geliştirmeye çalışıyoruz. Müfredat değiştirmeye çalışıyoruz. Ama en önemli noktayı kaçırıyoruz. Eğitimde yönetim anlayışını değiştirmeden inanın gidecek bir milim yolumuz yok. Yönetim anlayışı o kadar önemlidir ki; bırakınız eğitimi, şirketlerin yaşayıp yaşayamayacağını bile belirler.
21. yüzyıl dünyası çok ciddi ve köklü bir değişim durumundadır. İş dünyası kökünden değişmektedir. İş dünyasında GELECEĞİN ENDÜSTRİSİ kavramı yaygınlaşmaktadır. Bu dönüşümün temelinde ise yönetim anlayışları vardır.
İş dünyası açısından baktığımızda, Kuzey Amerika’da 90’lı yıllarda ortaya çıkan, işbirlikçi yönetim, hatta “holakrasi” olarak da adlandırılan yatay yönetim, her çalışanın, yöneticinin ve liderin aynı zeminde yer aldığı bir yaklaşımdır. Son yıllarda hızla gelişen bu yönetim şekli, dikey yönetime karşı çıkmakta ve şirketin geleneksel piramit yapısını kırmaktadır. Düz bir organizasyonda hiyerarşik düzeyler ve silolar ortadan kalkar. Orta seviyelerin de ortadan kalkması, yönetim ile çalışanlar arasındaki mesafeyi kırmayı ve gerçek bir yakınlık yaratmayı mümkün kılar. Daha yüksek fonksiyonlar aynı düzeyde sorumluluklara sahiptir; ancak her çalışan, karar alma ve stratejik düşünme sürecine dahil edilir. Böylece tüm çalışanlar, yöneticiler ve direktörler her gün el ele çalışırlar. Yatay yönetim genellikle start-up’lar ve kobiler tarafından doğal olarak benimsenmektedir. Öte yandan, bir kobide veya büyük bir şirkette bu yönetim tarzının uygulanması genellikle biraz daha karmaşıktır.
Yatay yönetim uygulamaları bir organizasyonun hiyerarşik engellerini yıkmayı amaçlamaktadır. Temellerini, onları oluşturan bireyler arasındaki yenilenmiş etkileşim anlayışından alırlar. RedTech Ceo’su Samantha şöyle açıklıyor: “Yatay yönetimi düşündüğümde, bu, aynı zamanda organizasyon içinde ve dışında herkesin tam potansiyelini ortaya koyacak bir üretkenlik ve başarı akışı içinde olmanın yanı sıra hümanizm ve nezaketle çalışmanın bir yoludur.” Percolab’ın kurucu ortağı Slade ise; yataylığın temelini “ötekini tüm insanlığıyla ve tüm potansiyeliyle görebilme yeteneği” şeklinde açıklıyor.
Geleneksel eğitim sistemlerindeki yönetim anlayışı genellikle hiyerarşik bir yapıya dayanır ve bu yapıda öğrencilerin, öğretmenlerin ve yöneticilerin rolleri kesin bir şekilde tanımlanır. Ancak, günümüzde eğitimde daha esnek, katılımcı ve öğrenci odaklı bir yaklaşımın gerekliliği giderek daha fazla kabul görmektedir. İşte bu noktada, yatay yönetim anlayışının eğitimde uygulanması önem kazanır.
Yatay yönetim, hiyerarşik yapıların yerine daha esnek, katılımcı ve işbirlikçi bir yapıyı önerir. Bu yaklaşım, eğitimde de öğrenci merkezli bir anlayışı teşvik eder. Öğrencilerin ihtiyaçları, ilgileri ve öğrenme stilleri dikkate alınarak öğrenme süreçleri şekillendirilir. Öğrencilerin aktif katılımı teşvik edilir ve onların öğrenme sürecine daha fazla dâhil olmaları sağlanır.
Yatay yönetim anlayışı, öğretmenlerin ve öğrencilerin arasındaki ilişkiyi güçlendirir. Geleneksel hiyerarşik yapılar, öğrenci ve öğretmen arasında mesafe yaratabilir ve iletişimi zorlaştırabilir. Ancak yatay bir yapıda, öğrenciler ve öğretmenler daha yakın bir ilişki kurabilir. Öğrenciler, öğretmenlerine daha rahat bir şekilde ulaşabilir ve onlardan ihtiyaç duydukları desteği alabilir.
Yatay yönetim anlayışı, öğrenci katılımını artırmayı hedefler. Öğrencilerin karar alma süreçlerine katılmaları teşvik edilir ve onların fikirleri ve görüşleri önemsenir. Sınıf içi etkinliklerde ve projelerde öğrencilerin aktif rol alması sağlanır. Bu, öğrencilerin öğrenme sürecine daha fazla katılımını sağlar ve motivasyonlarını artırır.
Yatay bir yapı, inovasyon ve yaratıcılığı teşvik eder. Öğrencilere daha fazla özgürlük verilir ve kendi öğrenme süreçlerini şekillendirmelerine izin verilir. Bu, öğrencilerin kendilerini ifade etmelerini, fikirlerini paylaşmalarını ve yenilikçi çözümler bulmalarını sağlar. Böylece, eğitimde daha yaratıcı ve yenilikçi yaklaşımlar ortaya çıkar.
Konuyu ülkemizdeki en popüler eğitim modellerinden biri üzerinden ele alacak olursak Finlandiya eğitim sistemi, dünya genelinde övgüyle anılan bir başarı hikâyesine sahip. Bu başarının ardında yatan önemli faktörlerden biri de Finlandiya’daki eğitim yönetim anlayışıdır. Finlandiya’da eğitim yönetimi, hiyerarşik yapıların yerine daha yatay, katılımcı ve öğrenci odaklı bir modeli benimser. Finlandiya eğitim modelinin başarısının sebebi ders işleniş şekli, derslerdeki müfredat ya da uygulanan dersler değildir. Bu modelin en önemli özelliği ÖĞRETMEN ÖZERKLİĞİNİ sağlamış olmasıdır. Yani öğretmenlere sunulan, öğrencilerin pedagojik ihtiyaçlarına yönelik müfredat geliştirme kolaylığıdır. Bu da ancak ve ancak yatay yönetim anlayışı ile mümkündür. Sonuç olarak ele aldığımızda, yatay yönetim anlayışının eğitimde uygulanması, öğrenci merkezli bir yaklaşımı teşvik ettiği gibi, öğretmen ve öğrenci ilişkisinin de güçlenmesini, öğrenci katılımının artmasını sağlar ve inovasyon ve yaratıcılığı geliştirir. Bu da daha etkili bir öğrenme ortamı oluşturur, ayrıca öğrencilerin potansiyellerini maksimize etmelerine yardımcı olur. Bu nedenle, eğitimde yatay yönetim anlayışının uygulanması büyük önem