Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Eğitimde Neler Olmalı?
Doç.Dr. Ceyhan ÇİĞDEMOĞLU/ ATILIM ÜNİVERSİTESİ
Günümüzde bireyler, kurumlar ve ülkeler hızlı küreselleşme ve hızlı teknolojik gelişmelerin etkisini yoğun bir şekilde hissetmektedir. Bu hızlı gelişim ve değişimler bazen yanında sosyal, çevresel ve ekonomik zorluklar da getirmektedir. İnsanoğlu genellikle zor zamanlarda başka bir deyişle ihtiyaç duyduğu durumlarda yenilikler peşinde olur, yeni çözüm yolları keşfeder. Bu deneyimler bireyi, kurumları ve ülkeleri geliştirmek, ilerletmek için fırsata dönüşür. Ancak karşılaşılan zorlukları fırsat olarak görebilmek için hatta bu durumları ilerleme olarak değerlendirebilmek için bireylerin belirli düzeyde bilgi, beceri ve yetkinlik sahibi olması gereklidir.
Bugün on sekiz yaş altında gençlerimiz muhtemelen yakın geleceklerinde henüz icat edilmemiş teknolojiler ile karşılaşacak, henüz gün yüzüne çıkmamış kitlesel problemlerle yüzleşecek, belirsizlik altında karar vermeleri gereken durumlar yaşayacaklar. Tüm bu beklenti ve olasılıklar doğrultusunda geleceğin işlerine uyum sağlayabilen, geleceğe hazırlıklı gençler yetiştirmek büyük bir sorumluluktur ve sorumluluğun en büyük paydaşlarından biri de eğitim sistemimizdir.
Cumhuriyetimizin 100. yılını yaşadığımız bu günlerde ülkemizde ekonomik problemler olsa bile Atatürk’ün bizzat başöğretmen olarak kurduğu sağlam eğitim alt yapısı sayesinde gösterdiği gelişmişlik düzeyi Türkiye Cumhuriyeti’ni dünya ülkeleri arasında sarsılmaz bir yere konumlandırmıştır. Bu da Atatürk ilkeleri doğrultusunda yürüttüğümüz çağdaş eğitim-öğretim süreçleri ile mümkün olmuştur. Bu kadar küreselleşmiş bir dönemde “Cumhuriyetimizin diğer yüzyılında eğitim öğretim ne şekilde olmalı? sorusunun cevabı ile gelişmiş bir ülkenin “Geleceğin eğitimini nasıl tasarlamalıyız?” sorusunun cevabı pek çok noktada benzerlik gösterecektir. Ülkemizin kendi bağlamına özel temel kültürel ve sosyal değerlerini de kapsayacak şekilde tasarlanacak çağdaş bir eğitim-öğretim modeli ülkemizin geleceğini daha da aydınlatacaktır.
O zaman şimdi geleceğin eğitiminin nasıl tasarlanması gerektiğini ele alalım. Bu konu tahmin ettiğiniz üzere kalkınmış, kalkınmakta ve kalkınmak isteyen tüm ülkelerin konusudur. Dolayısıyla küresel ölçekte önem kazanmakta olan meseleleri analitik düzeyde inceleyen temel ve öncü kuruluşlardan biri olarak nitelendirilen Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD: Organisation for Economic Co-Operation and Development) bu konu ile ilgili çalışmalarına göz atmakta fayda vardır.
OECD 2030 da “Öğrenme” ve “Öğretme” kavramları için pusula oluşturma projeleri yürütmektedir. Öğrenme Pusulası oluşmuş, Öğretme Pusulası Çerçevesi çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalara dünya genelinden pek çok politikacı, araştırmacı, okul lideri, öğretmen ve öğrenciler katılım sağlamıştır. Öğrenme pusulası geleceğin eğitimine yönelik ortak bir vizyon ortaya koymuştur. Bu doğrultuda öğrencilerin öğretmenlerinden veya çevrelerinde bulunan diğer yetişkinlerden belli talimatlar almadan, aşina olmadıkları durumlarda bile anlamlı ve bilinçli bir şekilde kendi yollarını bulmalarını sağlamaya yol gösterecek pusulalar oluşturmaktadır. Geleceğin eğitiminin öğrencilerin yollarına ışık tutacak biçimde tasarlanması önem arz etmektedir. OECD Öğrenme Pusulası 2030 dört temel bileşenden oluşmuştur. Bu bileşenler: çekirdek temeller, dönüştürücü yeterlikler, öğrenci etkenliği-ortak etkenlik ve öngörü-eylem-yansıtma döngüsüdür. Bu bileşenlerin gelişimin destekleyen bir öğrenme ortamı muhtemelen uzun bir zaman diliminde geçerliliğini koruyacaktır.
Çekirdek temeller öğretim boyunca öğrenilenlerin birbiri üzerine inşa edilerek ilerleyebilmesi için ön koşul kabul edilir, diğer bileşenlerin alt yapısını oluşturan bilgi, beceri, tutum ve değerlerden oluşur. Okuryazarlık ve matematik becerilerini içeren bilişsel temeller, fiziksel ve ruhsal sağlığı içeren sağlıkla ilgili temeller ve ahlak, etik, dijital okuryazarlık ve veri okuryazarlığını kapsayan sosyal duygusal temeller çekirdek temellerin üç ana başlığını oluşturur. Bu bağlamda bilgi deneyimlerle kazanılan pratik anlamlandırmaların yanı sıra ispatlanmış olgu, kuram, kavram ve fikirleri kapsamaktadır. Öğrencilerin bilmesi gereken bilgi türleri kuramsal, disiplin odaklı, disiplinler arası, epistemik ve prosedürel olarak dört başlıkta toplanır. Disiplin odaklı bilgi konu alan bilgisini, disiplinler arası bilgi bir alandaki kavramların başka alanlarla ilişkilendirilebilmesini, epistemik bilgi öğrenilen bilginin uygulayıcısı olarak düşünmeyi, ona uygun davranmayı gerektiren bilgi iken prosedürel bilgi görevlerin nasıl yürütüleceğinin, bir işin nasıl yapıldığının bilgisidir.
Beceriler bireyin bir amaca erişmek üzere edindiği bilgiyi bilinçlice kullanma, ilgili süreçleri işletebilme kapasitesi ve yetkinliğidir. Aynı rapor becerileri bilişsel-üst bilişsel, sosyal-duygusal ve fiziksel-pratik beceriler olmak üzere üç başlıkta toplamaktadır. Rapor bilişsel becerileri dilin, sayıların, muhakemenin, öğrenilen bilginin kullanımını sağlayan düşünme stratejileri seti olarak tarifler. Üst bilişsel beceriler ise öğrenmeyi öğrenme, düşünmeyi düşünme, öz düzenleme süreçleridir. Sosyal ve duygusal beceriler bireyin evi, okulu, işi ve yaşadığı toplumla ilişkilerini geliştirmesini sağlayan, toplumsal sorumluluklarını yerine getirmesini sağlayan duygu düşünce ve davranışlarında kendini gösteren yeterlikler dizisidir. Sık yaşanan demografik ve toplumsal değişiklikler ile birlikte etnik, kültürel ve dilsel bağlamlardaki çeşitlilikler bu becerilen önemini artırmaktadır. Bu beceriler bilişsel becerilerle de yakından ilişkilidir, hatta bazı sosyal ve duygusal beceriler akademik başarı ve etkin katılım için ön koşul niteliğindedir. Fiziksel ve pratik beceriler öğrenenin bilgi ve iletişim araçlarını, yeni cihazları kullanma, çalgı aleti çalma, spor yapma, el işi yapma gibi etkinlikleri kapsar. Bu beceriler de yine bilişsel ve üst bilişsel beceriler ile ilişkilidir. Bireyin iyi olma durumunu destekler.
Tutum ve değerler bireysel, toplumsal ve çevresel iyi olma durumuna yönelik tercih, yargı, eylem ve davranışlarımızı etkileyen ilke ve inançlar olarak tarif edilir. Bireyin özel ve toplumsal hayatta karar vermesinde, yargıda bulunmasında inançlarını dayandırdığı arka plan onun değerleri olarak kabul edilir. Bu değer ve inançlara uygun olarak davranma biçimi ise onun tutumunu göstermektedir. Küresel ölçekte ön plana çıkan tutum ve değerler saygı, empati, adalet, eşitlik, sorumluluk, evrensel düşünme, kültürel çeşitlilik, özgürlük, yılmazlık, hoşgörü ve demokrasi gibi olguları kapsar. Geleceğin eğitiminin örtük yapısında bu değerlerin olumlu bir biçimde yansıtılması kaçınılmaz olmaktadır.
Dönüştürücü yeterlikler “yeterlik” kavramını bilgi, beceri, tutum ve değerlerden oluşan bütüncül olgu olarak tanımlar. Dönüştürücü yeterlik ise bireyin yaşadığı toplumu dönüştürme, geleceği inşa etme sürecinde gerek duyduğu bilgi, beceri, tutum ve değerlerdir. Bu yeterlikler; yeni değerler yaratmak, gerilim ve ikilemleri çözmek, sorumluluk almak üzere üç başlıkta toplanmaktadır. Yeni değerler yaratmak bireyin yaşamını biçimlendirecek yenilikçi girişimler, yeni bilgiler, fikirler, teknikler ve stratejiler üretme, bunları sorun çözmede kullanma olarak tarif edilir. Sorgulama, işbirliği, eleştirel düşünme, yaratıcılık, belirsizlik ve değişimlere karşı yılmazlık bireyi gelecekteki zorluklara karşı hazırlıklı kılar ve yaşam boyu gelişimine fırsat verir. Bu yeterliğin gelişmesi için öğrenme ortamlarının gerçek yaşam durumları üzerinden işlenmesi, buna yönelik senaryoların oluşturulması ile mümkün olur. Bir senaryo üzerinden öğrencilerin yeni düşünceler üretmesi, anlayış geliştirmesi sağlanabilir. Yeni değerler yaratabilen öğrenciler merak duyar, gelişim odaklı bir zihniyet ile eleştirel düşünme, yaratıcılık, işbirliği, risk yönetimi, uyum yeteneği ve çeviklikle senaryolara çözüm üretirler.
Dönüştürücü yeterliklerin bir diğeri de gerilim ikilemleri çözmektir. Eğitim sistemi çelişen ya da birbirinden farklı olan durumları sunarak öğrencilerin farklı fikirler ve durumlar arasındaki bağı çözümlemelerini, karşı görüşleri anlamayı, kendi görüşlerini savunmak üzere argüman geliştirmelerini nihayetinde gerilim ve anlaşmazlığa çözümler üretmelerini sağlayabilmelidir. Sorumluluk alma başka bir dönüştürücü yeterlik olarak geleceğin eğitimine yön verecek kavramlar arasında yer almaktadır. Bireyin kişisel, etik ve sosyal amaçları doğrultusunda kendi eylemlerini değerlendirmesidir. Eylemlerinden sorumlu bir öğrencinin güçlü değerler pusulası bulunur, bu doğrultuda yansıtıcı düşünme, ortak çalışma, doğaya saygılı olma durumları gelişir.
Öğrenci etkenliği ve ortak etkenlik öğrencinin kendi eğitimlerinde etkin bir biçimde rol alma yeteneğidir. Öğrenci kendi yaşamını, çevresini değiştirme sorumluluğuna sahiptir. Bu doğrultuda yansıtıcı düşünür, isteklidir ve onu fiziksel ve ruhsal açıdan daha iyi olma durumuna götürecek güdüye, umuda, öz yeterliğe ve gelişim odaklı zihniyete sahiptir. Bireyin kendi iradesi ila karar almasını, öğrenmesinden sorumlu olmasını, öğrenmeyi öğrenme becerisinin gelişmesini de destekleyecek yeterliklerdir. Bu becerinin gelişmesi öğrencinin bilişsel ve sosyo-duygusal becerileri açısından güçlü bir yapıda olmasını gerektirir. Ortak etkenlik öğrenme ortamlarında öğrencilerin akran öğretmen ve diğer paydaşlarla karşılıklı destekleyici, etkileşim odaklı ve zenginleştirici ilişkiler içinde olmasıyla gelişir.
OECD Öğrenme pusulasının dördüncü bileşen olarak öngörü-eylem-yansıtma (ÖEY) döngüsünü açıklar. Bireyin kendi düşünme kabiliyetini daima geliştirdiği, amacına yönelik isteyerek eyleme geçtiği, daima yinelenen bir öğrenme sürecidir. Öngörü bir eylemin ne gibi sonuçları olabileceğini kestirmeyi, eylem amaca yönelik etkin olmayı, yansıtma ise birey, toplum ve çevre boyutlarını kapsayan iyi olma durumuna yönelik düşünme pratiği geliştirir. Öğrenme ortamlarının planlama, deneyim ve yansıtma süreçlerinin yaşanmasına böylece öğrencinin kendi anlamlandırmasını derinleştirmesine olanak sağlamalıdır. ÖEY döngüsü yaşam boyu devam eder, diğer yeterliklerin gelişimini hızlandırır. Proaktiflik, farklı bakış açısı geliştirme, eleştirel düşünme ve yansıtıcı düşünme ÖEY döngüsüyle bağlantılıdır.
Sonuç olarak Türkiye’nin yeni yüzyılında daha sürdürülebilir bir biçimde kalkınması, kalkınma seviyesini daha iyi noktalara konumlandırması nitelikli insan kaynağına, dolayısıyla nitelikli bir eğitim sistemine doğrudan bağlıdır. Nitelikli bir eğitim sistemi için takip edilen eğitim politikaları, öğretim programları, öğretmen yetiştirme sistemi bütünlük içinde yeniden yapılandırılmalıdır. Bu yeniden yapılanma sürecinde OECD’nin ortaya koyduğu becerilerin desteklenmesi, öğretim amaçlarının, öğretim yöntem ve tekniklerinin, kullanılan materyallerin ve ölçme-değerlendirmenin bu becerileri kazandıracak biçimde planlanması ve uygulanması gereklidir. Zorunlu öğretmen mesleki gelişim programları, öğretmen gelişim takip sitemleri, daha az mevcutlu sınıflar, daha uzun eğitim-öğretim süresi de bu bilgi beceri ve yetkinliklerin kazanılmasını destekleyecektir. Bu değişimler için “Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur”.
Referans
OECD 2030 Eğitim Vizyonu, OECD Eğitimin Ve Becerilerin Geleceği 2030 Projesi, Öğrenme Pusulası.